FONKSİYONEL CERRAHİ
AĞRI CERRAHİSİ
Ağrı duyusu, insan için yararlı ve zorunlu bir uyarı sistemidir. Ancak, bazı durumlarda bu duyu uyaran olma özelliğini kaybedip, kendi başına tedavi edilmesi gereken bir hastalık karakterine dönüşebilmektedir. Genellikle üç aydan daha fazla süren ağrı sorunları için, kronik ağrı terimi kullanılmaktadır. Ağrının ilaçlarla veya diğer yardımcı yöntemlerle ortadan kaldırılamadığı durumlarda, uygulanabilecek ağrı cerrahisi ile iyi sonuçlar elde edilmektedir.
Ağrı duyusu, doku reseptörlerinin algıladığı ve oluşan enerji akımı ile bir dizi karmaşık nörokimyasal olayların başlatılması ve üst merkezlerce, oluşan bilginin algılanması sonucu ortaya çıkan biyo-psiko-sosyal bir fenomendir. Ağrı cerrahisinde belki de, sonucu en çok etkileyecek şey, ağrı tipinin doğru tanımlanması ve buna uygun cerrahi girişimin seçilmesidir. Kronik ağrı tedavisinde kullanılan yöntemler üç başlıkta toplanabilir;
Uyarıcı yöntemler; temelini ağrı taşıyan sistemin baskılanması ve uyarılması oluşturur.
İmplantasyon yöntemleri; Özellikle ağrı kesici ilaçların, sinir sisteminin bazı anatomik bölgelerine doğrudan, kontrollü bir biçimde verilmesi amacını taşır. Kanser ağrılarında etkin bir biçimde kullanılmaktadır.
Destrüktif yöntemler; Burada ise, ağrı duyusunun ilk alındığı periferik sinir ucundan, algılandığı beyin bölgesine kadar mevcut olan iletim yolları üzerinde çeşitli seviyelerde lezyon oluşturulması amaçlanır.
İnsanda en iyi bilinen kronik ağrı sendromlarından birisi “Trigeminal nevralji” denilen tablodur. Bu, hastanın yüzünün bir yarımında (sağ veya sol) ve bu yarımın bir veya daha fazla bölgesinde, aralıklı olarak ortaya çıkan ve hastalar tarafından “şimşek çakar tarzda” diye tanımlanan şiddetli ağrı durumudur. İlaç tedavisinin yetmediği veya ilaç kullanılamadığı hallerde çeşitli cerrahi yöntemler uygulanmaktadır. Bunlar arasında “balon bası, radyo-frekans rizotomi, periferik nörektomi ve gamma bıçağı” gibi sinir yollarını harap edici yöntemler ve mikrovasküler dekompresyon gibi cerrahi yöntemler mevcuttur. Bu yöntemlerin uygulanması sonrası başarı oranı çeşitli çalışmalarda %93-99 arasında değişmektedir.
Omurilik yaralanması, inme ve periferik sinir yaralanmaları gibi sinir sisteminde oluşan hasar sonucu ortaya çıkan “nöropatik ağrı” durumunda ise periferik uyarım ve ağrı duyusunun ilk ulaştığı sinirin omuriliğe girdiği bölgede yapılan cerrahi uygulamalar ile oldukça tatmin edici sonuçlar alınmaktadır.
Kronik ağrı sendromunun en sık rastlanılan nedenlerinden birisi de kanser hastalığıdır. Kanser hastalığında, özellikle son yaşam döneminde ağrı genelde hastaların tümünde mevcuttur. İlaçların etkisiz kaldığı durumlarda çeşitli cerrahi yöntemler gündeme gelebilir. Ağrı duyusunu periferden merkeze taşıyan yolların kesilmesi (kordotomi, traktotomi, merkezi omurilik lezyonu) veya orta beyin, talamus, hipotalamus, hipofiz gibi çeşitli beyin bölgelerinde kalıcı lezyonlar oluşturulması, derin beyin bölgelerinin uyarılması (kalıcı sistemler kullanılarak) uygulanan cerrahi yöntemlerden bazılarıdır. Aristo’ya göre “ tabiat asla gereksiz bir şey yapmaz”. Kronik ağrı, hangi nedene bağlı olursa olsun insan yaşamını ciddi şekilde etkileyen klinik bir tablodur. İlaç tedavisinin, fizyoterapi, uyarı teknikleri, sinir geçici blokları ve psikolojik tekniklerin yetersiz kaldığı durumlarda cerrahi yöntemler tartışılmalı ve uygun durumlarda kullanılmalıdır.